Kahire'de Cenaze Kaldırmak ve Amr Bin As Camii

, , No Comments
7 Temmuz Cuma günü cuma namazını kılmak için Amr bin As Camii'ne gittik. Amr bin As hicretin 20. yılında Kahire'yi fethettikten sonra buraya vali olarak atanmış. Sonrasında da Amr bin As Camii'ni yaptırmış.
Amr Bin As Camii (Kaynak: yenisafak.com)

Camii'nin en çok dikkatimi çeken özelliği her tarafının açık oluşu oldu. Camii avluyu çepeçevre saracak şekilde yapılmış. Ve dışarıdan duvarı olmasına rağmen camii'nin iç tarafında duvar yok. Kahire'de hava şartlarının çok fazla bozmaması böyle bir rahatlık getirmiş.

Camii Kahire'nin ilk camii'lerinden olunca imamı da ona göre oluyor. İmam hutbe verirken 3-4 farklı açıdan imamı, profosyonel kameralarla, kameraya alan insanlar gördük. Büyük ihtimalle bu hutbeleri internet üzerinden yayınlıyorlar.

Bu tip büyük ve merkezi camii'lerin hepsinin etrafında satıcılar sergilerini açmış oluyorlar. Kahire'de dondurmanın çok yaygın olmayışından bahsetmiştim. Ama yerel halk tarafından yapılan dondurmalar da satılıyor. Özellikle Amr bin As Camii çıkışında yediğimiz dondurma katkısız ve gerçek sütten olduğu için yediğim en güzel dondurmalardan biriydi.

Maalesef Camii'ler ne kadar güzel olsa da Arap kültüründen de gelen bir pasaklılık var. Camii içleri berbat durumda. Secdeye gitmeye korkacak bir hal almış etraf. Temizlik diye bir olay yok yani. Halbuki en başta dinimiz temizliği emrediyorken camiilerin bu halde oluşu da garip.

Hutbe bittikten sonra namaza durduk. Mısırlılar genel olarak Şafii mezhebinden oldukları için bizden farklı hareketleri var. Mesela namaz esnasında herkes ayak serçe parmaklarını birbirine yaslıyor. Aslında bu da bir nevi dayanışma ve güç almaya dönüşüyor. Amaçlarından biri de insanları bir araya toplamak olan namaz, bütünlük ve samimiyeti gerçekten hissettiriyor.

Namazı bitirdikten sonra cenaze namazlarını kılmak üzere cenazeleri getirdiler. Bir tanesine ben de omuz verdim. Ağırdı. Gidip en ön safa yerleştirdik cenazeyi. Kapaklar açıldı. Beyaz kefenlere sarılmış vücutlar ortaya çıktı. Ölülerin yakınları en ön safa durmuşlardı. Gözlerinde ölüm korkusunu gördüm. Namaza durduk. Onların yerine kendimi koymaya çalıştım. Zor geldi.

Namazı bitirdik. Cenazeleri sırtlama zamanı geldi yine.Kaldırdık birini. Çıkışa kadar taşıdık. Camii çıkışında kadınlar bekliyordu. Çoğu ağlıyor, ağlamayan da ağlayacakmış gibi duruyordu. Hali vakti yerindeydi çoğunun. Ölen adamın da büyük ihtimalle durumu iyiydi zamanında. Bu düşünceler arasında cenazeyi taşırken cenaze arabasını gördüm. Torostan bozma bir arabaydı.En baştan garip geldi hali vakti yerinde bir adamın sonunun toros kasasında oluşu. Ama sonrasında torosun motorunun da çalışmaması hepten bozdu işleri. 2-3 tane olan cenaze arabalarının hepsi kalkmış, bizim toros oracıkta kalakalmıştı. Demek ki ne kadar zengin olursan ol, ölüm sana acımıyor..

0 yorum:

Yorum Gönder